<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d26794014\x26blogName\x3d.:Ya%C5%9Fam+K%C4%B1r%C4%B1nt%C4%B1lar%C4%B1:.\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLACK\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://8incirenk.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://8incirenk.blogspot.com/\x26vt\x3d-4694261288081628349', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

SoSo / Yaşam Kırıntıları....

Düşük seviyeli kalp krizleri, Bir kaç damlalık beyin kanamaları....

Telif hakkı....

Bu siteyi kullanmaya başladığınız andan itibaren aşşağıda yazılan tüm hususları tamamen anlamış ve kabul etmiş sayılırsınız.

  • * ©2005 SoSo tarafından, tüm hakları saklıdır.

  • * Hiç bir yolla kopyalanamaz, çoğaltılamaz.

  • * 5846 sayılı FSEK ile korunur.

    Son On....

  • Bayat mı hayat...?

    Hayatı iyi algıladığımı, nasıl yaşanması gerektiğini iyi bildiğimi sanıyorum....
    Ama eksik bir şeyler vardı iç dünyamda....
    Karşıma çıkanlar karar vermekte zorlanan insanlar oluyordu hep....
    Bu da beni zorluyordu....
    Kendime uygun hayatı ve sevgiliyi tanımlayabilirken yaşadıklarım çoğu zaman bunun tam tersi oluyordu....
    Ve yaşadıklarımın ne anlama geldiğini düşündüm yeniden....
    Hiç....
    Sadece koskoca bir hiç....
    Kendimi anlamaya çalıştım bir kez daha....
    Uykusuz ve umutsuz geceler yaşadım....
    Sevdiğim insanların kafaları net değildi....
    Ama bir şeyin farkındayım, sevdiklerim hep ağlayan birileri....
    Ağlıyorlardı....
    Ağlayacaklardı....
    Sevdiklerim veren birileri değildi....
    Hep alıcıydı onlar....
    Ve hırsla yerimden kalktım, olması gerekenlerin olmaması veya ertelenmesi yeter etmişti canıma....
    Sırtıma bir hırka geçirdim ve attım kendimi karanlık soğuğa....
    Yürüyor ve umut arıyordum....
    Bir taraftan da sevilmeyi düşünüyordum....
    Sevilmek...?
    ‘’Karşımdakiler dünyaya sevmek için değil sevilmek için gelmişler Allahım‘’ dedim, ancak kendimin duyabileceği bir sesle....
    Sonra devam ettim içimden konuşmaya....
    Tam 4 yıl yanlış yerlerde bulunmuştum ben....
    Yanlış bir zamanda....
    Yanlış bir oyunda....
    Daha sonra her şeyimi vermeye çalıştım ama hiçbir şey alamadım....
    Ve....
    Kendimi kendimden uzak yerlerde buldum....
    Eve döndüm....
    Yaptığım tek şey olan düşünmeye devam ettim....
    Düşün....
    Düşün...
    Düşün..
    Düşün.
    Gündüzleri çok yakınlardı bana, sanki uzatsam elimi tutabilecekmişim gibi....
    Geceleri ise sanki hiç olmamışlar ve asla olmayacaklar gibi uzak....
    Geceleri kesik kesik uyumamın nedeni beklide bu uzaklıktı....
    Bir an önce sabah olsun onlara yakın olayım diye uyumaya çalışırken....
    Birisi benim onlara yakın olmamı istemiyormuşcasına uykumu bölüyor....
    Sabahlar olmuyor ki sevdiceklerim....
    Ve böyle gecelerde teselliyi yine kendimde buluyordum....
    Kendime kendim için yazdığım sihirli yazıyı okuyordum....

    ‘’Bu uykusuz gecelerin bir anlamı olmalı....
    Ya bir ödül ya bir ceza ama bir anlam taşımalı....‘’
    Bu sözler oluyordu içimdekileri bir nebze dindiren....
    Zoraki de olsa sabah oluyordu....

    Bir an önce hazırlanıp evden uzaklaşmak istiyorum....
    Gözlerimin içi sanki sen gözlerimin içine bakıyormuşsun gibi parlıyor sabahları....
    Seni görünce göz bebeklerimde anlamsız bir rahatlama ve huzur....
    Sonra onların bana sergilemeye çalıştığı olmaz, olmaz senaryoları karşısında ne göz kalıyordu nede gözün feri....
    Hayatım kararıyordu o anlarda....
    Nereden nereye hesabı değişiyordu gözümün gördüğü....
    Aslında daha kötü oluyordum....
    Dudaklarım büzülüyor, ağlamaklı oluyorum ve uzaklaşıyorum düşüncelerinden....

    Benim sana rengarenk doğrularla yaklaşmaya çalıştığım anlarda, bana bakmayan kara gözler gözlerini karartıyordu....
    Tüm renklerim değişiyordu....
    Şu anda yine büzüldü dudaklarım....
    Onları güldürdüğüm gibi kendimi de güldürmeye çalışıyorum ama acı bir gülüş geliyor içimden....
    Sonra topluyorum büzülmüş dudaklarımı....
    Düşünmek istemiyorum....
    Ders çalışmaya oturup buna benzer şeyleri yazıyorum....
    Ve hala anlam veremiyorum....
    Bir anlamı olmalı değil mi...?
    Her zaman ki gibi bu sorumda cevapsız kalacak....
    Ama olsun....
    Ben hayatı vermediği cevaplar içinde seviyorum...!

    Eklenti oluŞturmak isterseniz sol alt tarafı veya hemen alt tarafı tıklayın.
    Eklenti oluştur | . | Sayfa sonu