<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d26794014\x26blogName\x3d.:Ya%C5%9Fam+K%C4%B1r%C4%B1nt%C4%B1lar%C4%B1:.\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLACK\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://8incirenk.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://8incirenk.blogspot.com/\x26vt\x3d-4694261288081628349', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

SoSo / Yaşam Kırıntıları....

Düşük seviyeli kalp krizleri, Bir kaç damlalık beyin kanamaları....

Telif hakkı....

Bu siteyi kullanmaya başladığınız andan itibaren aşşağıda yazılan tüm hususları tamamen anlamış ve kabul etmiş sayılırsınız.

  • * ©2005 SoSo tarafından, tüm hakları saklıdır.

  • * Hiç bir yolla kopyalanamaz, çoğaltılamaz.

  • * 5846 sayılı FSEK ile korunur.

    Son On....

  • Sür(g)eç.... 30 Ekim 2006 |

    drNadas....
    Rotasyon....
    Ekim....
    Kasım....
    Tozlanma....
    Gelişme....
    Olgunlaşma....
    Hasat....
    Harman....
    Yaşam....

    365'te bir gün.... 17 Ekim 2006 |

    Bir gün istiyorum....
    365'ten bir gün....
    Sadece bana....
    O gün ben varım yalnız....
    Kimse olmamalı....
    17 Ekim olmalı....
    Karanlıkta süzülmeliyim....
    Konacak dalım olmamalı....
    Ağlamalıyım....
    Damlalar göllerde buluşmalı....
    Bağırmalıyım....
    Uzayda yankılanıp geri dönmeli sesim....
    Her saniye bir yıldız kaymalı....
    Güneş hiç batmamalı....
    Aydınlık, sadece aydınlık....
    İsyanım bulmalı adresini....
    Alıp getirmeli sahibini....
    Bırakmalı....
    Sadece bana bırakmalı....
    Oda ağlar mı acaba...?
    Onun göz yaşları da göllerde buluşur mu...?
    Beni bulur mu bakışları...?
    Saçlarına kurbanım....
    Okşasaydım, koklasaydım bir defa....
    Bakışlarında kaybolsaydım....
    Varlığın bile yakar bedenimi....
    Sen olmalısın, birde ben....
    17 Ekim'de kimse olmamalı....
    Bizim olmalı o gün....
    Sen olmalısın....
    Duymalıyım sesini....
    Görmelisin göz yaşlarımı....
    Beni bulmalısın....
    Sen bulmalısın....
    365'te bir gün....

    Sus Pus ve kanatsız.... 16 Ekim 2006 |

    Artık susmalıyım....
    Sustukça bunalmalı, bunaldıkça içime atmalıyım....
    Olması gereken bu mu...?
    Buna da cevap vermeyeceksin biliyorum....
    *
    Farzetki terli terli su içmişim ve sesim kesilmiş....
    Çocukluğuma ver....
    Ateşim yükselirse alnıma soğuk mendiller koy....
    Uykularıma sıcak rüyalar dile....
    Sana verdiğim sevgiyi uçur kendi pencerenden....
    Ama rüzgar yok nasıl uçurabilirim dersen, gözlerini kapat....
    Doğum günlerinde ateşlerini çaldığın mumlar....
    Sana nefeslerini geri verecektir....
    Bir çin ata sözü derki....
    Ateş yok etmez....
    Işığında saklar senden aldıklarını....
    Ve her sabah doğudan yükselerek geri verir....
    Aldığın her nefeste yitirdiklerini....
    *
    Susmak çözümse....
    Çözülsün bütün düğümler....
    *
    Sustum....
    Seni....
    -------------------------------------------------------------
    Yarın benim doğum günüm....
    Hem sarhoş olacağım hem de yasta....
    -------------------------------------------------------------





    Yalan(mış)...! 11 Ekim 2006 |

    Yüreğime basa basa içimden gidiyorsun....
    *
    Oysa....
    İkimiz iki dağdan iki hırçın su gibi gelmiştik....
    En beklenmedik anda....
    Buluşmuştuk bir kavşakta....
    Bize acı verenleri silmiştik....
    Unutmuştuk ayrılığı....
    Yok saymıştık özlemeyi....
    Şarkılara dalmıştık....
    Mutluluk bahçemizde oynayan mavi çocuk olmuştu....
    Sen yuvasız çalı kuşuydun bense kafeste kanarya....
    Sen dolaşmıştın daldan dala....
    Yüreğini savurmuştun....
    Ben bölmüştüm yüreğimi baş kaldıran ucubelere....
    *
    Belki de sevmek aramakmış....
    Bulduğunu sanıp kapılmakmış....
    Belki de düşsel bir oyuncakmış....
    Her şeyi içinde yaşatan....
    Kendi kurgularıyla yol alan....
    Bir oyunmuş belki de....
    *
    Yalanmış hepsi yalan....
    Sevmek diye bir şey var mı...?
    Sevmek diye bir şey yokmuş....
    *
    Acı çektim günlerce....
    Acı çektim susturularak....
    Şu kısacık ömrümde....
    Umut kargaşasında....
    Yaşadım bir kaç gün....
    Acılara tutunarak....
    Acılardan arta kalan....
    Sessiz çığlığının fotoğrafıymış....
    Dolu dizgin dizelermiş....
    Gün batımı ve bulutlarmış....
    *
    Yalanmış hepsi yalan....
    Savrulup gitmek varmış....
    Ayrı yörüngelere....

    Artık ben seni değil, sen beni yatır…. 07 Ekim 2006 |

    Artık; bıkkınlık anlamı veriyor sanırım cümleye....
    Ben’le başlayışında, yaptıklarının karşılığını beklediğini gösteriyor....
    Benden istediğin ise; daha fazla yorulmamak....
    Sürekli bilmeden düşünmek zarar vermeye başladı....
    Farkındayım....
    Artık her şey yolunda....
    Önceden demostrasyonlar bile yetmiyordu anlamama....
    Suskunluğun....
    Evet sessiz çığlığının ardındaki suskunluğun....
    Anlatmıştı bana....
    Yalansız bir hayat istiyordun....
    Her şey aleni olmalıydı....
    Kendine sordukların cevaplanmalıydı....
    Artık2....
    Ertelediklerinde anlatılmalıydı....
    Kelimelerin ucunu verip....
    Devamları neden içinde kalsın ki...?
    Konuşmak ister misin...?
    :)

    İçimdeki.... 05 Ekim 2006 |

    Oturduğum yerde oturamıyorum....
    Her an bir şey olabilecekmiş korkusu....
    *
    Bu gün son gün gibi....
    Müebbetle parmaklıklar arkasına götürülecekmiş gibi....
    Güzel olduğunu bildiğim her şeyi geride bırakacakmış gibi....
    Görmek istediklerini düşünemeyecek....
    Gördüklerinide göremiyecekmiş gibi....
    *
    Bir şeylerin bitişinin korkusu bu....
    Hayatın verdiği hazdan, uzak kalma korkusu bu....
    Zevkle yapabildiklerinden, engelleneceğin korkusu bu....
    Sevdiğinin kokusunu, duyamayacak olmanın korkusu bu....
    Konuşman gerekenlerle, konuşamayacak olmanın korkusu bu....
    *
    Bu....
    Hayata duyacağım özlemin korkusu....
    *
    Görememek....
    Konuşamamak....
    Hissedememek....
    Koklayamamak....
    İstediklerini duyamamak....
    *
    Bilenler anlar....
    Kısacası....
    Ölmek....

    El' im.... 04 Ekim 2006 |


    Her şey üst üste gelmedi mi...?
    ***
    Çığlıkların neden...?
    Neyden kurtulmaya çalışıyorsun...?
    İçinden atmak istediğin zehir ne...?
    Yada seni engelleyen...?
    Düşündükçe çıkamadığının farkındayım....
    Fark yok aslında....
    Yaşanılanlar aynı....
    Sözler saklı....
    Çıkaramıyoruz içimizdeki birkaç cümleyi....
    Paylaşamıyoruz hayatlarımızı....
    Oysa paylaşacak o kadar çok şey var ki....
    ***
    Bakıyorum sessiz çığlığının acısını hissettiren resmine....
    Nedenli acılar vuruyor yüreğine görüyorum....
    Sebebini bireysel görüp suçlanıyorum....
    İstediklerimizin olmazlığı bizi korkutan....
    Denemeden pes ediyoruz....
    Hayat bu şekilde yürümez diyoruz....
    Hayata pes ettikçe üzerimize geliyor fark ediyoruz....
    Yıldırmaya başlıyor beklentiler....
    Baş kaldırma zamanı geldi....
    Çığlıklar son bulmalı....
    Duymasam da acısı içimde....
    Sus artık....

    Etiketler: