<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://draft.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d26794014\x26blogName\x3d.:Ya%C5%9Fam+K%C4%B1r%C4%B1nt%C4%B1lar%C4%B1:.\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLACK\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://8incirenk.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://8incirenk.blogspot.com/\x26vt\x3d-4694261288081628349', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

SoSo / Yaşam Kırıntıları....

Düşük seviyeli kalp krizleri, Bir kaç damlalık beyin kanamaları....

Telif hakkı....

Bu siteyi kullanmaya başladığınız andan itibaren aşşağıda yazılan tüm hususları tamamen anlamış ve kabul etmiş sayılırsınız.

  • * ©2005 SoSo tarafından, tüm hakları saklıdır.

  • * Hiç bir yolla kopyalanamaz, çoğaltılamaz.

  • * 5846 sayılı FSEK ile korunur.

    Son On....

  • Cözürrr.... 22 Mart 2007 |

    İlacımı aldım yine, akşamları tok karnına..
    Kasılmalar, üzülünmesi gerekenler, hatırlanmak istemeyenler, çok arayıp da cevabı bulunamayan sorular geride kaldı..
    Ritimler geliyor sadece kulağa artık..
    Her birisi beynimin içinde çınlıyor..
    Sonra yavaş yavaş azalarak çıkıyor hayatımdan..
    Tekrar girmesi yumuşak bir solo gitar ve ardından ıslık kıvamında bir mızıkayla oluyor..
    İkisinin üzerine Mazzy, sonra geriye yaslanıp kabullen saflığı..
    Flowers İn December..
    Sakindi aslında ama beni dindirmiyordu..

    Yumuşaklığı içimdeki hissi açıklamıyordu..
    Belki Fade İnto You..
    Belki de hiç birisi..
    Yetmiyor ama dindirmeye bir şeyleri..
    Çok arayıp da cevabı bulunamayan sorulardan bir tanesi geride kalmamıştı..
    Dokunabilmek, hissedebilmek mümkün kılınacak mı..
    Parmaklarımla tuttuğumda parmak uçlarımda hissettiğim, beni engellemek istercesine kısa kendince sert tüylerini parmak uçlarıma bastıran, kurtulamayıp dişlerimin arasında ezildikten sonra dilime çarpan küçük pıtırcıklar olan..


    Bir çilek kadar gerçek mi..?..

    Etiketler:

    Dilek zamanı... 13 Mart 2007 |

    Yüksek bir yer burası. Tek yoldan girişi olan eski bir maden. Bu saatlerde kimselerde uğramaz buraya. Bu manzaraya aşık olmadıktan sonra. Şehrimin en güzel göründüğü nokta burası olsa gerek. Her yer ışıl ışıl. Şehrime yabancıları getiren ve uğurlayan yollar ışıklı ip misali önümde süzülüyorlar. Bazen uzatsam elimi bir ana yol meşalesi alıp sallasam diyorum.
    Yada buradan bir adım atsam ve şehrin göbeğine insem. O kadar ufak geliyor koca şehir gözüme. Oysa ki uyuyan bir dev o şu an. Güneş doğmaya başladığında yavaş yavaş canlanan. Canlandıkça pisliği ve hiddeti artan.

    Dilek ağacı vardı burada bir tane. Her tarafı çaputla sarmalanmış kocaman bir ağaçtı. Kim bilir neler yazıyordu her bir çaputta. Ne anılar vardı, ne gurbet özlemlerinin sona ermesi dileği. Kaç tanesi gerçekleşti acaba yada kaç tanesi hayalleri yıktı. Sırtımı onca dileğe yaslayıp sigara içerek şehri izlemek garip bir duyguydu. Her nefeste farklı bir çaputu anlamaya çalışıyordum. Renginden, büyüklüğünden ve eskiliğinden neler istenmiş olabileceğini düşünüyordum. Burayı her terk edişimde de olmayacağını bile bile bir çaputta ben sarmalıyordum. Adettendir diyor doluyordum buraya gelirken hazırladığım renkli çaputları. Rengarenk olmuştu ağaç.

    Peki kim yok edebilir ki bunca dileği? Kim kızmıştı bu kadar? Uyuyan devi uzaktan seyreden bu yaşlı ağaç kime zarar vermişti?
    Neyi istemişti de olmamıştı…?

    Etiketler:

    aedeagus.... 09 Mart 2007 |

    Nerede ve nasıl olur bilinmez belki.
    Belki olmuştur da.
    Beklide ne olacağı bilinmez bir durumdur.
    Bu yazı gibi.
    Bir arayış var ama ne…?
    Şu bir gerçek ki; Biz kadınlar tarafından büyütülmüş bir nesiliz. İstediğimiz şeyin başka bir kadın olduğunu sanmıyorum…
    Biz tüketiciyiz.

    Tutkulu bir yaşam tarzının yan ürünleriyiz…
    Cinayet…
    Suç…
    Fakirlik…
    İnsan uykusuzluk çekerken; aslında hiç uyumuyor ve hiçbir zamanda uyanık duramıyor ya.

    Öyleyim bu aralar…
    Bin de bir hatırladığım rüyalarımda yok artık…
    Kurgular minimum…
    Etrafımda yaşayan en zeki ve en güçlü erkekleri görüyorum…
    Bu potansiyeli görüyorum…
    Ve hepside heba oluyor…
    Lanet olsun, bütün bir nesil benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor yada beyaz yakalı köle olmuş…
    Nefret ettikleri işlerde çalışıp, gereksiz şeyler alıyorlar…
    Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız…
    Bir amacımız yada yerimiz yok…
    Ne büyük savaşı yaşadık...

    Ne de büyük buhranı…
    Bizim savaşımız ruhani bir savaş…
    En büyük buhranımız; Hayatlarımız…

    Televizyonla büyürken Milyoner, Film yıldızı yada Rock yıldızı olacağımıza inandık…
    Ama olmayacağız…
    Bunu yavaş yavaş öğreniyoruz…
    Ve o yüzden çok kızgınız…
    *
    8 Kural var
    Birinci kural sessizlik yasağını koyuyor.

    İkincisi birincisinin hiç bir şartta ihlal edilemeyeceğini çiziyor beyinlere.
    Üçüncüsü sonu hakkında hüküm koyuyor.
    Dördüncü kural kaç kişiyle oynanacağını söylüyor.
    Beşinci kural sıra olacağını anlatıyor.
    Altıncı kural kostümleri sınırlıyor.
    Yedinci kural sürenin süresizlik olduğunu söylüyor.
    Sekizinci ve son kural ise ilk gecede damarlarındakinin azalacağını söylüyor…
    *
    Oyun başlasın…

    Etiketler: