Bir üniversitelinin mutluluk arayışı....
Aramak ve uçmak istiyorum. Delicesine mutlu ve coşkulu. Bir nehir misali taşmak, köpürerek şelalelerden akmak istiyorum. Ne saçma değil mi? Evet bence de saçma ama bu dünya ve dünyanın yasaları zaten saçmalıktan ibaret değil mi ki?
O kadar yorgunum ki. Ama bu öyle, bildiğiniz yorgunluktan değil. Bu başka çok başka bir yorgunluk. Bu bir tür ‘arayış’ yorgunluğu yada bir başka deyişle arayıp da bulamamış olmanın yorgunluğu.
Bir gün –ki çok yakında bir gün, bu evden, bu sokaktan çıkacağım ve bir daha da hiç dönmeyeceğim. Belki aç kalacağım, belki sokaklarda atacağım ama asla dönmeyeceğim.
Aç aç sokakları, şehirleri dolaşacağım, gece denize girip saatlerce dans edip sabahlara kadar eğleneceğim, sabaha kadar içeceğim ve kimse ama kimse bir şey diyemeyecek, çünkü bir şey diyecek kimse olmayacak.
Her limanda bir sevgili misali, benimde her şehirde bir sevgilim olacak. Ama evlenmeyeceğim, asla evlenmeyeceğim. Mutluluğu arayacağım çünkü. Belki bulurum beklide bulamam. Bulamasam da olsun, olsun anasını satayım, ben aradım ya siz ona baın.
Öğrenmek ama her şeyi örenmek istiyorum. Öğrenip tatmak istiyorum.
Bir bisikletim, birde çadırım olacak, tabi birde köpeğim. Üçümüz ormanlara gideceğiz. Koşacağım, yüzeceğim, dağlara tırmanacağım. Tabi ya en büyük isteğim değilmiydi tırmanmak.
Kimseye yalan söylemeyeceğim, zira yalan söyleyecek kimsede olmayacak.
Ara sıra eski dostlarımla görüşeceğim.
Yanımda en sevdiğim yazarların, Yaşar Kemal’in, Beckett’in ve Hemingway’in kitapları olacak. Canım sıkıldıkça, açıp okuyacağım bir çırpıda. Tabi birde resim defterim ve sulu boyalarım. Geçeceğim denizin karşısına ve çizeceğim manzarayı alabildiğine.
Belki bir gün küçük bir arabam bile olur. Onu istediğim gibi süsler sonra pupa yelken devam ederim arayışıma.
Bir yılan bulur beslerim. Seviyorum yılanları çünkü.
Kimseden ve hiçbir şeyden korkmuyorum, korkmam da. İnanmıyorum ben, hiçbir şeye inanmıyorum. Zira düşünüyorum hep düşüneceğim de.
Bir at bulup dört nala süreceğim onu. Yorulduğunu anlarsam ineceğim sırtından. Bir eşeğe binip kaz güdeceğim, oturup koyunların kuzularını emzirmelerin seyredeceğim.
Hem bakarsınız bir gün bir çocuğum bile olur. Evlenmeden nasıl olacaksa? Onu seveceğim, daima seveceğim fakat onu korumayacağım. Çünkü onu öyle bir yetiştireceğim ki, kimseye ihtiyaç duymadan, kendini savunup koruyabilecek.
Ona hiç ama hiç karışmayacağım. Son derece ileri görüşlü ve liberal olacağım. Ailem yada diğer pek çok aileler gibi katı ve bağnaz olmayacağım. Onu özgür bırakacağım. Zira bu onun hayatı benim değil. İster sağcı-solcu ister avare-bakan olsun karışmayacağım. Ama onu destekleyecek ve her zaman yanında olacağım.
Yazacağım. Çocukluk hayalimdi yazmak. Hem bunca yıldır da bunun için okumadım mı ben? ‘Yazar’ olabilmek için okumadım mı?
İşte böyle yaşamak istiyorum ben. Dopdolu ve özgür, derin ve coşkun, saf ama akıllı, uçuk ama güzel.
Size bir şey söyleyeyim mi, gelecek hayatımın kıpırtılarını şimdiden içinde hissediyorum….
O kadar yorgunum ki. Ama bu öyle, bildiğiniz yorgunluktan değil. Bu başka çok başka bir yorgunluk. Bu bir tür ‘arayış’ yorgunluğu yada bir başka deyişle arayıp da bulamamış olmanın yorgunluğu.
Bir gün –ki çok yakında bir gün, bu evden, bu sokaktan çıkacağım ve bir daha da hiç dönmeyeceğim. Belki aç kalacağım, belki sokaklarda atacağım ama asla dönmeyeceğim.
Aç aç sokakları, şehirleri dolaşacağım, gece denize girip saatlerce dans edip sabahlara kadar eğleneceğim, sabaha kadar içeceğim ve kimse ama kimse bir şey diyemeyecek, çünkü bir şey diyecek kimse olmayacak.
Her limanda bir sevgili misali, benimde her şehirde bir sevgilim olacak. Ama evlenmeyeceğim, asla evlenmeyeceğim. Mutluluğu arayacağım çünkü. Belki bulurum beklide bulamam. Bulamasam da olsun, olsun anasını satayım, ben aradım ya siz ona baın.
Öğrenmek ama her şeyi örenmek istiyorum. Öğrenip tatmak istiyorum.
Bir bisikletim, birde çadırım olacak, tabi birde köpeğim. Üçümüz ormanlara gideceğiz. Koşacağım, yüzeceğim, dağlara tırmanacağım. Tabi ya en büyük isteğim değilmiydi tırmanmak.
Kimseye yalan söylemeyeceğim, zira yalan söyleyecek kimsede olmayacak.
Ara sıra eski dostlarımla görüşeceğim.
Yanımda en sevdiğim yazarların, Yaşar Kemal’in, Beckett’in ve Hemingway’in kitapları olacak. Canım sıkıldıkça, açıp okuyacağım bir çırpıda. Tabi birde resim defterim ve sulu boyalarım. Geçeceğim denizin karşısına ve çizeceğim manzarayı alabildiğine.
Belki bir gün küçük bir arabam bile olur. Onu istediğim gibi süsler sonra pupa yelken devam ederim arayışıma.
Bir yılan bulur beslerim. Seviyorum yılanları çünkü.
Kimseden ve hiçbir şeyden korkmuyorum, korkmam da. İnanmıyorum ben, hiçbir şeye inanmıyorum. Zira düşünüyorum hep düşüneceğim de.
Bir at bulup dört nala süreceğim onu. Yorulduğunu anlarsam ineceğim sırtından. Bir eşeğe binip kaz güdeceğim, oturup koyunların kuzularını emzirmelerin seyredeceğim.
Hem bakarsınız bir gün bir çocuğum bile olur. Evlenmeden nasıl olacaksa? Onu seveceğim, daima seveceğim fakat onu korumayacağım. Çünkü onu öyle bir yetiştireceğim ki, kimseye ihtiyaç duymadan, kendini savunup koruyabilecek.
Ona hiç ama hiç karışmayacağım. Son derece ileri görüşlü ve liberal olacağım. Ailem yada diğer pek çok aileler gibi katı ve bağnaz olmayacağım. Onu özgür bırakacağım. Zira bu onun hayatı benim değil. İster sağcı-solcu ister avare-bakan olsun karışmayacağım. Ama onu destekleyecek ve her zaman yanında olacağım.
Yazacağım. Çocukluk hayalimdi yazmak. Hem bunca yıldır da bunun için okumadım mı ben? ‘Yazar’ olabilmek için okumadım mı?
İşte böyle yaşamak istiyorum ben. Dopdolu ve özgür, derin ve coşkun, saf ama akıllı, uçuk ama güzel.
Size bir şey söyleyeyim mi, gelecek hayatımın kıpırtılarını şimdiden içinde hissediyorum….
Pazartesi, 08 Ocak, 2007
Belkide bir dag başında karşılaşırız. :) sayfa üstü